Seri Seri Girip Çıkması Beni Delirtiyordu
Merhaba arkadaşlar, ben Aylin, 32 yaşında, hayat dolu, biraz da şımarık bir kadınım. Evet, şımarığım ve bundan gurur duyuyorum! Erkeğimi maymuna çevirmek, onunla oyunlar oynamak, seks oyuncakları kullanmak ve hafif can acıtıcı fantezilerle zaman geçirmek beni inanılmaz mutlu ediyor. Ama gelin görün ki, kocam tam bir odun! Bunu tüm samimiyetimle söylüyorum. Yakışıklı, zengin, karizmatik bir adam, orası doğru. Ama iş sekse geldiğinde, inanın, bir odun kadar ruhsuz. Neyse ki söz dinliyor, bu yüzden onu seviyorum. Ama yetiyor mu? Asla! Bu yüzden, itiraf ediyorum, bazen kocamı aldatıyorum. Ve işte size, bu aldatmalardan birinin hikayesini anlatacağım. Paylaşmazsam çatlarım, o yüzden hazır olun!
Birkaç hafta önce, şehirdeki kaos ve pandemi yasakları başlamadan önce kendimizi köye attık. İstanbul’un o bunaltıcı havasından kaçıp, biraz nefes almak istedik. Kocamın ailesinin köyde bir evi var, tam bir doğa harikası. Ormanlar, mis gibi hava, kuş sesleri… Tam benim ruhuma hitap eden bir yer. Eğlenceli, özgür, biraz da vahşi. Kocamın kardeşinin evinde kalıyoruz, geniş bir aile evi. Evde herkes var: kayınvalidem, kayınbiraderim, onun eşi, bir de kocamın yeğeni, Mert. Mert, 19 yaşına yeni basmış, esmer, açık alınlı, uzun boylu ve fit bir delikanlı. Öyle bir fizik ki, anlatamam! Sporcu gibi, ama doğal bir çekiciliği var. Bana “yenge” diyor, ama o kelimeyi her söylediğinde içimde bir kıvılcım çakıyor. Gözlerimden alevler fışkırıyor resmen!
Köyde hayat sakin ama bir o kadar da keyifli. Her sabah bir rutinimiz var: doğa yürüyüşleri. Ailece toplanıp ormanlık alana gideriz, hem spor olsun hem de temiz hava alalım diye. Ama genelde herkes üşeniyor, sabah erken kalkmak istemiyorlar. Bir sabah, yine böyle bir yürüyüş planı yaptık, ama kimse gelmek istemedi. Sadece Mert ve ben vardık. “Hadi yenge, gidelim bari,” dedi gülerek. O gülümseme bile yeterdi zaten, ama ben kendimi tutuyorum, dedim. Yürüyüşe çıktık, ormanın içindeki patikalarda ilerliyoruz. Hava mis, etraf yemyeşil, kuşlar ötüyor. Ama benim aklımda başka şeyler dönüyor. Mert’in o uzun bacakları, geniş omuzları, her adımda eşofmanından belli olan kaslı vücudu… Off, diyorum kendi kendime, Aylin, sakin ol!
Bir süre yürüdük, derken bir açıklıkta mola vermek istedim. “Mert, biraz duralım mı?” dedim. O da “Tabii yenge, sen nasıl istersen,” dedi, o masum gülümsemesiyle. Ama ben masum değildim o an. Ormanın o bölgesinde kimse yok, sadece biz ve doğa. Hiçbir gözün bizi göremeyeceğini biliyordum. İçimdeki o vahşi taraf uyandı. Bir an duraksadım, Mert’e yaklaştım ve birden dudaklarından öptüm. Öyle ani oldu ki, çocuk bir an dondu kaldı. Geri çekildi, gözleri faltaşı gibi açıldı. “Yenge, ne yapıyorsun?” der gibi baktı, ama ses çıkarmadı. O an aptallık ettiğini anlamış olmalı ki, bir iki saniye sonra o da bana eşlik etmeye başladı. Öpüşmemiz kısa sürdü, ama ateş gibiydi. Ormanın ortasında, o sessizliğin içinde, sadece kalp atışlarımız ve hafif rüzgarın sesi vardı.
Ama ben Aylin’im, durur muyum? Hiç acele etmedim, her şeyi ağırdan aldım. Mert’in gözlerindeki o karışık ifadeyi gördüm: şaşkınlık, heyecan, belki biraz korku. Ama hepsinden öte, arzu. Yavaşça elimi beline koydum, sonra daha aşağı indim. Eşofmanını hafifçe çektim, o an sanki zaman durdu. Mert’in siki, tam da hayal ettiğim gibi: tertemiz, kocaman ve etkileyici. Hafifçe yalamaya başladım, o an onun da kendini bıraktığını hissettim. Nefes alışları hızlandı, ama tek kelime etmedi. Sanki o an sadece ikimiz vardık, dünya yoktu.
Sonra işler daha da çıldırdı. “Yenge, önden mi sokayım, arkadan mı?” dediği an, kısa bir şok geçirdim. Bu köylü delikanlısı, bu masum görünümlü Mert, nasıl böyle bir laf etti? Bir an “Ne işim var burada?” diye düşündüm, ama o anki tutku her şeyi bastırdı. “Önden, aşkım benim,” dedim, sakinliğimi koruyarak. Ve o an, Mert’in içime girmesi… Anlatamam! Şimşek hızında girip çıkıyordu, sanki yılların birikimi vardı içinde. O kadar güçlü, o kadar vahşiydi ki, kelimelerle tarif edemem. Ormanın ortasında, o doğal ortamda, resmen bir porno hikaye yaşıyorduk. Her hareketi, her dokunuşu, beni zevkin doruklarına taşıdı. O an ne kocamı, ne köyü, ne de başka bir şeyi düşünüyordum. Sadece o anı yaşıyordum.
O günden sonra, Mert’le her fırsatta buluşuyoruz. Köyde kimse şüphelenmiyor, çünkü ben “yenge”yim, o da “yeğen”. Ama biz, o ormanlık alanlarda, gizli köşelerde, tutku dolu anlar yaşıyoruz. Kocam mı? Hala odun, ama onu seviyorum. Yine de Mert’le geçirdiğim bu anlar, hayatıma bambaşka bir renk kattı. Belki yanlış, belki yasak, ama bu zevki yaşamak… Pişman mıyım? Asla!
Bir yanıt yazın